Anksiyete nedir?
Anksiyete, potansiyel olarak zararlı bir durumun neden olduğu, zarar olasılığının veya meydana gelme olasılığının düşük veya belirsiz olduğu, geçici olarak yayılmış bir duygusal durum olarak tanımlanmaktadır. 1621'de Robert Burton, The Anatomy of Melancholy 1 adlı kitabında sosyal anksiyeteli kişilerdeki anksiyete ataklarının semptomlarını şöyle tanımlamaktadır : “Bu korkunun insanda neden olduğu, kırmızı, solgun, titreyen, terli olmak gibi birçok acıklı etki; ani bir soğukluk ve ısının tüm vücuda yayılmasına, kalp çarpıntısına, senkopa vb. neden olur.”
Tarihsel olarak, psikologlar ve psikiyatristler anksiyeteyi durumluk ve sürekli anksiyete olarak ayırmaktadır. Bu iki tür anksiyetenin farklılaşan unsuru, süreleridir. Sürekli anksiyete, bireyin anksiyete olmaya yönelik genel eğilimini veya tipik anksiyete düzeyini ifade etmekte, durumluk anksiyete ise genellikle bir kişinin nispeten kısa zaman dilimlerindeki (saniyeler, dakikalar ve saatler) anksiyete düzeyi olarak tanımlanmaktadır. Durumluk anksiyete, potansiyel bir tehdide akut bir tepki iken, sürekli anksiyete, bireyin yaşamı boyunca sürekli olarak ifade edildiğinden kroniktir ve bu nedenle bireyin kişilik özelliği olarak kabul edilmektedir. Durumluk anksiyete, akut stres tarafından tetiklenebilecek bir tehdit beklentisiyle aşırı uyanıklık olarak tanımlanabilmekte ve birincil işlevi tehlikeli durumlardan kaçınmaktır. Öte yandan, sürekli anksiyete, birey sürekli anksiyete ifade etme eğilimindedir ve potansiyel olarak tehlikeli durumlarda durumluk anksiyete olasılığını artırmaktadır. Durumluk ve sürekli anksiyete birbirini dışlamaz ve bir olay tarafından tetiklenen durumluk anksiyete, sürekli anksiyete üzerine bindirilebilmektedir. Daha da önemlisi, hem durumluk hem de sürekli anksiyete tepkileri, tehlikeyi tahmin etmek ve önlemek için evrimsel bir avantajı temsil etmektedir. Bu nedenle, tehlikeli durumlara maruz kalmayı engelleyebileceğinden, anksiyete kendi başına patolojik bir durum değildir. Bununla birlikte, anksiyete tehdit edici olmayan uyaranlar tarafından sürdürüldüğünde ve/veya ortaya çıktığında, uyumsuz hale gelmektedir. Durumluk ve sürekli anksiyete, normal ve patolojik anksiyete düzeylerini değerlendirmek için temel psikolojik ölçümler olsa da, bu ölçümler, anksiyete bozuklukları için yeni ve etkili tedavilerin eksikliğini kısmen açıklayan, anksiyetenin sinirsel alt tabakasını dikkate almamaktadır.
Anksiyete bozuklukları aynı zamanda gelişmiş dünyada en yaygın ruhsal bozuklukları arasında yer almaktadır. Sadece nüfus arasında yüksek sıklıkta görülmekle kalmaz, aynı zamanda kronik olarak izlenmektedir. Anksiyete bozuklukları yaşam döngüsü boyunca dalgalanır ve tipik olarak iyileşmeler ve alevlenmeler göstermektedir. Anksiyete, korku, aşırı endişe ve endişe temel psikolojik semptomları olup gerginlik, yorgunluk ve göğüs disforisi ana fiziksel semptomlar şeklinde seyretmektedir. Anksiyete bozukluklarının halk sağlığı üzerindeki etkisi, en yaygın ruhsal bozukluklar olduğu söylenmektedir. Ayrıca yaşam kalitesini olumsuz etkilediği gözlemlenmektedir.
DSM-IV, anksiyete bozukluklarını panik bozukluk, özgül fobiler, sosyal fobi, yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk ve stres bozuklukları (esas olarak travma sonrası stres bozukluğu) olarak kategorilere ayırmaktadır.
Umarız bu yazımızla size biraz olsun Anksiyete ile ilgili bilgi aktarabilmişizdir.
İdea Danışmanlık Koçluk Merkezi
Profesyonel Yaşam & Kariyer & Öğrenci
Koçluk Hizmetleri ve Eğitimleri